Kullanıcı deneyimi, araştırma süreciyle başlayıp tasarım da dahil olmak üzere tüm süreçlerinde kullanıcıyı dahil ettiğimiz bir alan. En sık kullandığımız bire bir görüşme, kullanılabilirlik testi, gözlem, anket gibi araştırma yöntemleri süreçlerinde kullanıcı deneyimi araştırmacıları olarak kullanıcılarımızla bir araya geliyor ve profesyonel bir bağ kuruyoruz. Onların ihtiyaçlarını, motivasyonlarını, davranış kalıplarını, alışkanlıklarını, beklentilerini anlamaya çalışıyoruz. Peki bu yöntemleri uygularken kullanıcılarımızın, ya da başka bir deyişle, araştırma katılımcılarımızın iyilik hallerini, gizliliğini ve haklarını nasıl gözetiyoruz?
Kullanıcı deneyimi araştırmasında etik kararları vermemizde rehberlik edecek ya da araştırmanın etik boyutunu kontrol edecek herhangi bir mekanizma maalesef yok. Bu nedenle, kullanıcı deneyimi araştırması sürecinden sorumlu olan kişilerin, etik sorumluluklarının da farkında olması çok önemli. Kullanıcı deneyimi araştırması özelinde henüz standartlaşmış bir etik rehberi olmasa da, özellikle sosyal bilimler alanında yürütülen akademik çalışmaların etik kuralları bizim için de yol gösterici olabilir.
Etik sorumluluklarımız nerede başlar?
Kullanıcılarımıza karşı etik sorumluluklarımız, onlarla ilk temasa geçtiğimiz anda başlar ve kullanıcının ürün ve/veya hizmete ulaşmasıyla devam eder. Kullanıcılarımızı belirledikten sonra onlarla yüzyüze, telefon ya da e-posta aracılığı ile iletişime geçeriz ve artık, araştırma davetinizi kabul edip etmemeleri önemli olmaksızın, etik anlamda sorumlu olduğumuz kullanıcılar vardır. Araştırma davetlerinde, kullanıcılara araştırmanın amacı, yöntemi, yeri, süresi, varsa ödeneği ve diğer katılımcılar gibi süreçle ilgili tüm bilgileri paylaşırız. Onları ilgilendiren bu detayları olabildiğince spesifik bir şekilde paylaşmak ve her detay ile ilgili dürüst olmak bu noktadaki en öncelikli sorumluluğumuz. Aynı şekilde katılıp katılmama haklarının olduğu bir süreçle ilgili doğru bilgi sahibi olmak da onların en öncelikli hakları. Tam bu noktada bir başka soru daha beliriyor: Etik olmak, mutlak bir şeffaflık anlamına mı gelir? Bu soruya cevap verirken kullanıcıya karşı dürüst olmak ve araştırma bulgularının olumsuz etkilenmesi arasındaki ince çizgiye dikkat etmemiz gerekiyor.
Peki hangi detayları, ne şekilde paylaşmalıyız?
Kullanıcımızın araştırma davetimizi kabul etmesi durumunda, “Bilgilendirilmiş Onay Formu” (Informed Consent Form) olarak bilinen formun onayını almamız gerekir. Bu form, bir yandan kullanıcımızın sürece olan güvenini artıracak, diğer yandan da süreç boyunca sahip olduğu hakları koruyacaktır. Bu noktada, eğer kayıt almak istiyorsak (not almak, ses / video kaydı, fotoğraf, ekran kaydı vb.) bunun iznini de aynı formda almalı ve kayıtların hangi amaçla, ne şekilde ve nerelerde kullanılacağını belirtmeliyiz. Bunların yanında, kullanıcımıza dilediği zaman araştırmadan ayrılabileceği ile ilgili bilgilendirme yapmak da bir diğer sorumluluğumuz.
Güvenli bir araştırma ortamını nasıl oluştururuz?
Kullanıcılarımıza karşı dürüst olmanın yanında, saygıyı elden bırakmadan bir iletişim kanalı açmak ve yargılayıcı tavırlardan tamamen uzaklaşmak önceliklerimiz olmalıdır. Kullanıcımız, kişisel olarak bizden çok farklı bir sosyokültürel arkaplandan geliyor ve hiç de uyumlu olmadığımız karakter özellikleri sergiliyor olabilir. Bu noktada kullanıcının kişisel niteliğinden ziyade, proje için ne kadar uygun bir seçim olduğu konusuna önem vermeliyiz. Profesyonellik olarak bilinen bu davranış kalıbı, hem kullanıcının güvenli bir ortamda olduğunu ve yargılanmadığını hissetmesini, hem de araştırmacı olarak bizim ön yargısız bir yoldan ilerleyerek bulgulara ulaşmamızı sağlar.
Kullanıcı için konforlu bir alan yaratmanın, kendine has bazı riskleri de vardır.Fazlaca rahat edebilecekleri bir ortamda olduklarını hissettirdiğinizde, araştırma çerçevenizin dışına çıkan bilgiler paylaşma eğilimi gösterebilirler. Özellikle de ilgili olmayan kişisel deneyimlerde kullanıcıyı durdurma sorumluluğu tamamen araştırmacınındır. Tabii ki bunu yaparken olabildiğince nazik davranarak kullanıcıya onu anladığımızı belirten bir özet cümle ile karşılık verdikten sonra, araştırma çerçevesine geri dönmeye yönelik bir soru yöneltebiliriz. Böylelikle, kullanıcımızın bize ayırdığı zamanı korumuş ve bunun dışına çıkmamış oluruz.
Peki sorumluluklarımız, araştırmanın ardından da devam eder mi?
Kullanıcılarla görüşüldü, telefon, e-posta ya birebir görüşmeler sırasında notlar, ekran kayıtları, alışkanlıklar vb konularda çeşitli veriler elde edildi. Kullanıcımızla el sıkışıldı ve uğurlandı. Bu noktada artık elimizde özenle seçilmiş sorularla elde edilmiş gayet spesifik veriler ve bu verilerin işaret ettiği “kişiler” var. Bu da bizi kişisel bilgilerin ve toplanan verilerin saklanması konusuna getirir. Analizlerin tamamlanmasının ardından elde edilen bulguların, kişisel bilgilerle eşleştirilmemesi çok önemlidir. Eğer sunumlarımızda bulgularla ilgili gerçek paylaşımlar (görsel, kullanıcı cümleleri gibi) yapmak durumundaysak, bunun en doğru yolu yapay kullanıcı profilleri oluşturmak ve benzer ya da araştırma sırasında elde edilmemiş görseller kullanılması olacaktır.
Etik açıdan en temel soru nedir?
İnsanın yer aldığı her noktada devreye girmesi gereken etik kaygıyı, kullanıcı deneyimi araştırma metodolojilerine de yansıtmalı ve aslında sadece araştırmacılar değil alandaki tüm profesyoneller olarak kullanıcı deneyimi sürecinin her aşamasında kendimize ilk önce “Karşımdaki insana doğrudan ya da dolaylı olarak zarar veriyor muyum?” sorusunu sormalıyız. Bu soruya verdiğimiz cevaplar, yukarıda bahsettiğim süreçlerin işleyişinde bize yardımcı olacak ve aldığımız profesyonel kararların etik açıdan doğruluğunu onaylayacaktır.
Kaynak: sherpa.blog